Nuri Can Resmi Facebook Sayfası

Destina
Aşklara vurur bülbülüm, yuvalanır gönlümün gülüstanına
gülüşün can sıcaklığımdır üşüdüğümde, soluğun ateş
yak savur küllerimi çölüme döneyim.
orman fısıltıları kulağımda, rüzgar ıslıkları
yağmur tutuşmaları, sevgi buluşmaları
aşkın düştüğü yer… yangın
yalnızca nefesin dindirebilir volkanımı
rüzgarın merhem olur yarama süründüğüm
bilki derin kuyularında hasretimin suyu sensin
ve nasılsan öylece gel salınışın rüzgarıyla
ırmakların sesiyle ay serenatları dökülsün kulağıma
dudağıma işlesin meltem meltem seher yağmurları
gözlerinin içinde sönmüş bir tutam yıldız gibi kalayım
uçurumlara tutsak bir rüzgarım, yağmurlarla yaralı sesim
fırtınalarda çırpınan suyum, hıçkıran ışık
karlı dağlarda uzak bir ses gibi
solgun bir anıyım şimdi bu uzak kentte
kuşların göçüp gittiği mevsimlere benziyor yüzüm
ömrümün bütün dallarını silkeledi hayat
umudun bütün bahçelerinden kovuldum
bir acıyı aşmak için, bin acıyı sırtıma vurdum
uzak düştüm saçlarıma karanfil eken yıldızlardan
sahipsiz mezarlıklar ülkesinde çıplak dolaşıyorum şimdi
içinden kırılmış bir gölge
başka hangi duvara yaslanabilirki aşktan öte
ve nasıl dayanabilirki
sevinçler yoksa terkisinde çekilen acıların
Ah Destina yaralı kızım, utangaç yıldızım
yaslı gelinim, anadolum, sarı sızım, sorma beni
baktığım her pencerede doğulu ezikliğim
yurdundan kovulmuş bir coğrafyasızım
çıktığım her yolculukta türküler tutuşur içimde
şimdi uzak bir sızıda nar ile közlenip
çoğalan yalnızlıklarla yeryüzüne dağılıyor kalbim
kalbimki, zemherinin ortasında kanatları üşümüş yavru bir kuş
nereye uçsun, bir umut yoksa kanadında esen yellerin
bırak bende başlasın bu ateş sende bitsin
aşktan öte ne varsa kalbimde savur gitsin
gecelerin uzun kirpiklerine yalnızlığımı iliştirip ağlayayım
ey göğsümde nar sıcağı, çığlığıma sinen duman
içime soğurmuş küllerini bırak kızıl bir sabahın
bırak ki, dağılsın ıstırap yüklü bulutlar
ateş oflayan ormanında bu ahın
gün ışığıyla işlenmiş bir çiçeği
koparıp göğsümün üstüne bastırıyorum her akşam
dindirsin diye yüreğimdeki sızıyı
tam da usumun ortasına düşerken gülbaharülkem
Ah Destina’m, kara kızım, uzun saçlı hasretim
kül rengi kirpiklerinde nehirler yürüyenim
gelirsen sevdiğim çiçekleri getir
gönlünün güneşli bahçelerinden, nilüferlerin zülüflerinden
ve derin kuyularından hasretin, su getir
koca İstanbulu getir bana gelirken
mis sokağını, karanfil konağı, kitapçı dükkanlarını
üç beş dergi, diline dolanan bir şarkıyı, bir çınar altını
mor salkımlı düşlerini getir
istiklal caddesinde el ele dolaşan yeniyetme sevdalıları
yıldızlarını getir bana kaygısız bir gecenin
ayışığı gülüşünle sarıl içimdeki feryada
aşkın ateşlerinde sınanmış bir semenderim ben.
düşsüzüm düşlerine al beni, soluksuz sevişmelerine sakla
dudaklarınla kapat dudaklarımı, soluduğumda
uyuduğumda, alnımdan öperek uyandır beni
ki, denizlerin sevgiyle köpürdüğü saatlerde
şiirin yedirenk çakılları vursun kıyılarıma
aşk bir yanımı alıp götürsün, özlem bir yanımı
bir ömür sevgi yağmurunla ıslanayım
şimdi ayışığıyla süslenmiş penceremde
sen gecegözlü güvercinimsin, özlem yüklü şiir’im
bırak güllere vursun gülüşün, harelensin denizlerin yüreğine
yanaklarında aşkın solmayan rengi
saklayıp gecelere gizini, yıldızlara uzansın mavi düşlerin
Bense çevire çevire dört duvarımı, bir ömür aşkınla böyle yanar kalayım '
Nuri Can
Şiir Edalı Kız
![]() Menekşe gözlü kıza Gel sen yoksun bütün sokaklarına kar yağıyor ömrümün nefesim üşüyen bir gelincik ayazı bütün geceler aysız durmadan bir ezgi savruluyor dudaklarında gecelerin hüznün uzayan saçlarında kimsesizliğim kanıyor yağmalanmıs bir ömrün ortasından sızarak yaralı gönlümün ırmaklarına doluyor gel her gece bır deprem oluyor ey çağlayan bir suda yittirdiğim şiir edalı kız seslen bana nerdesin, hangi uzak şehirdesin bir rüzgarın kanatlarına vursam duyulur mu sesim gel erişilmez uçurum diplerinde kaldı özleyişler yaralı ceylanlar sekiyor bakışlarımda tomurcuklar öksüz, serçeler dilsiz her durakta boynu bükük bir çocuk üşüyor ve ben bu yağmurlar dolusu yalnızlığımla bütün bulutlardan sana koşuyorum gel yürekler boş, bakışlar anlamıyor beni her akşam vakti el ayak sesleri çekilirken caddelerden vurup yüreğimi narlı sevdalara yıldızlara ağladığımı kimse bilmiyor kimse bilmiyor her gece dudağımda bir şiir’in kanadığını ey yavru bir kuş gibi düşlerimin arasından uçup giden uçarı kız yaşım on beş idi, yüz oldu, binyüz oldu yaşlandım yaşamadan aşkı ve baharı farkında değilim şimdi geçen günlerin değişen mevsimlerin yağan karlar altında kaldı kalbim gel geçmiş bahar sokaklarına çıkar beni bahçesi tarumar bir çiçeğin kirpiğindeyim bir kar çölünün ortasında bir insan mahşerinin içinde, yapayalnız her bakışta bir hüzün her hüzünde bir bakış kanamada bir sonsuz rüzgar başladı gittiğin [/]yerde gel gel bahar sokaklarına çıkar beni, şiir edalı kız yıldızları sönmüş bir gecenin sayfalarında ışıksızım özlemler damıtıyorum durmadan karanlığın yapraklarına kalbimin üstüne üstüne yağıyor kar göçüp gitti kuşlar çoktan ve ben bölüp her gece iklimlere o sevda tılsımı türküleri işleyip alnımın çizgilerine tel tel kalbimi sana rehin tutuyorum gel hasret ki yolları kanamalı ağır bir hüzündür geçip giden günlerin terkisinde rüzgar koyaklarını yitirdi, sözcükler büyüsünü her mısrada çığlık çığlık yüreğim gel ömrümün bütün sokaklarına kar yağıyor şimdi[/] Nuri Can
![]() Asrevya!... Sevgiler büyüttüm kır çiçeklerinden, güneşin kanını emen... umutlar yeşerttim bahar renginde al yeşil. dağlarda kar erirken ceylanlar emzirdim. melekler uyandırdım her tan ağardığında... Toplamak için düş kırıklarını aynalardan, mavi bir kuş tutup avuçlarıma, yıldızlarla selam yolladım dağ doruklarından... dudaklarıma gül ve rüzgar iliştirip bekledim her gece gelmedin Asrevya! ... Upuzun köprüler kurdum içimdeki yolculuklara beyaz günlere uzandım, beyaz atlarla sana kavuşmak için. sana getirsinler diye umutlarımı, güvercinler besledim... dudaklarımın arasından inleyen bir kaval sesiyle, her gece özlemler gönderdim, yalnızlık ve hüzün diyarından... duymadın Asrevya! ... Ak alınlı taylar koşarken alnımın çayırlarında al türkülerle inledim lekesiz sabahlara her bahar geldiğinde... özlemler kanatıp gecelerin sayfalarında, mavi rüzgarların terkisinde sevgiler yolladım sana... bilmedin Asrevya! ... Çoğaldıkça çoğaldı çılgınlığım, kanımda milyonlarca yıldız tutuştu, alevler içinde parlayan nehirler gibi yüreğime aktı hasret... her suyun sesine bir damla gözyaşı bıraktım senin için görmedin Asrevya! ... Bilki, sensiz uzak bir dağbaşı yalnızlığıyım ürpertilerde tiril tirildir yapraklarım seni özlemenin korkunç rüzgarıyla, göğünü ve yönünü yitirmiş göçmen bir bulut gibi her gece bir uçurumun kenarından kendimi bıraktım... görmedin Asrevya! ... Hasret ateşine bürünürken geceler uzun ayrılıkların dağladığı sevdalarda korkunç alevler içirdim seven yanıma... bir yanım iç çekmeyi ögrendi, bir yanım acı çekmeyi oturup ağladım gecelerce küskün ırmaklar gibi karışıp gitti gözyaşlarım çağlayanlara... silmedin Asrevya! ... Ey kırçıl saçlarımda yıldız tutuşturan, alıp savuran yangınlara ey yüreğimin yegane sahibi, umudumun adresi gel al beni, şiirlerin ve sevgilerin diyarına götür yıldızlara götür, samanyoluna, ölümsüzlüğe, sonsuzluğa... sevgiyle yıka yüreğimi , hasretin ipeğiyle sar, aşkın öpücüğüyle öp... Hazan bahçelerinde yaralı bir güldür kalbim sensiz, dört mevsim aşkı ve hasreti kanayan... yüreğimde demlenen ay oldun her gece, gözlerimde çiçeklenen yıldız uzun saçlı hasretim oldun, bitmek bilmeyen gurbetin ahında... geçen bütün mevsimlerde seni bekledim, bütün trenlerde seni sordum... gelmedin Asrevya! ... Özlemlerle yaralı bir yağmur bulutuyum şimdi buralarda firari bir hüznün girdabında yitirdim güldesenli sevinçlerimi bil ki, çağlayan bütün nehirler benim gözlerimdir benim yüreğimdir ağlayan bütün denizler su içtiğim bütün pınarlarda seni susadım düştüğüm her uçuruma bir tutam çiçek bırakır gibi bir tutam kor ve bir demet gözyaşı bıraktım senin için gelmedin, görmedin, bilmedin, silmedin Asrevya! ....... Bir gün gökyüzü gülünce ve geçince üşümesi kalbimin uzaklardan taa... uzaklardan, acılar ve korkular diyarından bütün hasretleri yükleyip yüreğimin yangınına upuzun yollardan çıkıp geleceğim sana... Bekle Asrevya! ... Ve dudaklarından "seni seviyorum" diyen sesinin rüzgarıyla öleceğim... Nuri Can |
"Yüreğimi İncitiyor İhanetler"İnsanlardan ve Küçük Hesaplardan Anlamıyorum"Yüreğimi İncitiyor İhanetler"Dudağımda güz türküleri birikiyor, şiirler dökülüyor kaldırımlara sonbahar seslerinden. Ürküyorum…Oysa mevsim bahar mevsimi, gül mevsimi, umut mevsimi. Göç etmiş hüzünler, acılar, başka alemlere. Çiçekler selam gönderiyor yeni yetme sevdalara…Ama ben sevinemiyorum, bütün ihanetler iz bırakıyor yüreğimde… Mutsuzum, kalabalıklar içinde yalnız ve avuntusuz, hiç bir neden derinliğimi doldurmuyor… Hep bir yerlere gitmeleri özlüyorum… Özledikçe ıssızda ... Devamını Oku |
Yoksul Çocuk Ve Elma AğacıYoksul Çocuk Ve Elma AğacıUlu bir dağın eteğinde küçük bir köy ve o köyün karşı yamacında, sık yemyeşil yaprakları ile parlak kırmızı elmaları olan dibine her yaz sıcağı gölge ve serinlik veren bir elma ağacı varmış bir zamanlar. Ağacın dalları arasına yuva yapmış olan kuşlar, yaprakların arasında korunup, kanat çırparak daldan dala uçuşur, şarkılar söylermişler mutluluk içinde. Bir de her ... Devamını Oku |
Sevginin gül rengiSevginin gül rengi Ne zaman “bayram” denseGizli bir körük yelpazelenir yaram üstündeTozu gözümü yakar, közü yüreğimi Bir yerde sevgiler ağlar benimleKüçücük bir çocuktum o zamanlar. Yedi veya sekiz yaşlarında. Kokusuna doyamadığım, sıcaklığını doyasıya içime sindiremediğim annemi kaybetmiştim. Saçımı okşayacak bir anam yoktu artık. Ne de sırtımı örtecek şefkatli bir el. Amansız bir hastalık dediler adına, çocuk aklım ermedi. Çocuk aklım ... Devamını Oku |
Sevmeyi BilmekSevmeyi Bilmek"İnsanların çoğu, kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.Kendisini sevilmeye lâyık görmediği için, sevilmekten korkuyor.Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için..Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için.Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için."W. ShakespeareBir ninniyi kıskandıracak kadar güzel sesiyle çakıl taşları arasından sızıp gelen su, çimenler, dağ çiçekleri, ceylanlar, kuşlar, denizler, yeni ... Devamını Oku |
Bir Hasret MektubuBir Hasret MektubuBilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş. Biliyor musun, iki gözüm; bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Bahar mı, kış mı, sonbahar mı, yaz mı; inan farkında değilim. Sıla ne yana düşer, gurbet ne yanda? Nerdeyim, nasılım? ... Devamını Oku |
More in: Deneme Makale |
- + 3 |